KARL MARX ‘ın (1818 – 1883) Kapitalizm, Sosyalizm ve Ekonomi hakkındaki kuramlarında ciddi derecede yanıldığı kanısındayım ama dinle ilgili bu vecizesinde yüzde yüz haklı olduğunu düşünüyorum. Tarih boyunca bütün dinler insanları düşünmeye, araştırmaya ve sorgulamaya değil tersine kendilerine dayatılan ilahi olduğu iddia edilen bilgi ve emirlere sorgulamadan itaat etmeye zorlamışlardır. Bu dayatmalara karşı çıkan ve gerçekten düşünmeye dayanan açıklamalar getirenler çoğu zaman bazen şiddetle cezalandırılmışlardır. Bu sadece dinlerde değil totaliter rejimlerin dayandığı ideolojilerde de olmuştur. Keşifler, icatlar, gerçeğe dayanan bilgi gelişmesi dinler sayesinde değil dinlere rağmen dinlere ve ideolojilere kafa tutanlar sayesinde olmuştur. "Oku" emri samimi değildir. Din günümüzde hala büyük ve çoğu eğitimsiz kitleleri siyasi olarak yönetmek icin kullanılmaktadır. Karl Marx'in bu vecizesi günümüzde hala geçerlidir. Umarım birçok düşünürün dediği gibi önümüzdeki yüzyıllarda din ve ideolojinin toplum hayatını ve özgür düşünmesini kısıtlayıcı etkisi gittikçe azalır hatta yok olur. Atatürk bu gerçeği görmüş ve “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, ilimden başka mürşit ( yol gösterici ) aramak gaflet ve delalettir” demiştir.
Aynı konuya dinin ve bilimsel yöntemlerin yaklaşım tarzları arasındaki fark için çok sayıda örnek verilebilir. Bir tanesi psikiyatrik rahatsızlığı olan birisini bilim psikiyatrik ve/ veya klinik psikolojik yöntemlerle tedavi etmeye çalışır. Din ise psikiyatrik bozukluk değil ruhuna şeytan girmiş der ve din adamına şeytan çıkarma ayini düzenleterek tedavi etmeye çalışır. Çok kimse de dini yöntemin doğruluğuna inandırılmıştır.
İNANÇLARIMIZ NASIL OLUŞUR ?
Sık sık duyduğumuz bir ifade dini konuların ve inançların tartışılmaması gerektiği herkesin dini inancını kendi içinde bulduğudur. Bu ifade doğru değildir. Her türlü konu tartışılabilirken dini inançların tartışılmaması tartışılmadan kabul edilmesi gerektiğine katılmıyorum. İnsanlar dini olsun başka konuda olsun hiçbir inancı içlerinde hazır bulmazlar. Her türlü inançlarımız çevremizle etkileşimle ve eğitimle beynimizde bilinç üstümüzde ve bilincaltımızda oluşur. Bu inançların bazıları irrasyonel bazıları mantıklıdır. Dünyaya inançlarımız beynimize yüklenmiş olarak gelmeyiz. Doğarken yüklü olduğumuz tek tür bilgiler hücre çekirdeklerimizdeki DNAlarımızda olangenetik kodlardır. Bu bilgiler de inanç değil vücudumuzun fiziksel özellikleri, organlarımızın ve sistemlerimizin çalışmalarını yöneten biçimlendiren kodlardır. DNAlardaki bu tür kodlar hayvanlarda da vardır. Örneğin bir örümcek dünyaya geldiğinde ağ örme becerisi DNA’sında kodlanmış olarak gelir, ağ örmeyi sonradan öğrenmez. İnsanlar olarak bizlerin fikirsel bilgilerimiz ve inançlarımız DNAlarımızda bulunmazlar, beynimizde doğumdan hatta anne karnındaykenden itibaren çevremizle etkileşim ve eğitim sonucu oluşurlar. İçimizde bulduğumuzu sandığımız dini ve diğer tür bilgiler ve inançlar da yanlış ta olsalar doğru da olsalar bu şekilde çevre ile etkileşimle oluşurlar. İman ( faith ) dediğimiz inanç türü de bu şekilde oluşur. Özellikle dini inançlar bu yönde eğitimle beynimize kaydedilir. Yoksa biz farkında olsak ta olmasak ta kendiliğinden içimizde oluşmuş ve bulduğumuz inançlar değillerdir.Aksini iddia edenler lütfen inançlarımızın da DNAlarımıza kodlandığına dair bilimsel bir çalışma göstersinler.
Rasih Bensan 7 Şubat 2013